Bu yazıyı daha önce Laf Salatası isimli bloğumda yayınlamıştım. O blog silinse de gezi yazılarımı arşivlemek istediğim için buraya da ekledim. Bu notu gördüğünüz yazılar eski yazılarım. Keyifli okumalar...
Buckingham Sarayı' nı anlattığım yazıda, içini, bahçesini karış karış gezebileceğiniz bir saray görmek istiyorsanız, Hampton Court Palace yazısını bekleyin demiştim; zaman verilen sözleri tutma zamanı :)
Buckingham Sarayı' nı anlattığım yazıda, içini, bahçesini karış karış gezebileceğiniz bir saray görmek istiyorsanız, Hampton Court Palace yazısını bekleyin demiştim; zaman verilen sözleri tutma zamanı :)
Sarayın dış mimarisi genelde bu şekilde.
Hampton Court Palace Surrey bölgesinde, Thames nehrinin kenarında yer alıyor.
Şurada anlattığım Kingston'a yakın.
Azıcık yukarıdan bakınca böyle bir manzara ile karşılaşıyorsunuz.
Hampton Court Palace, aslında Kardinal Wolsey için inşa edilmiş; fakat Wolsey 8. Henry'nin Anne Boleyn ile evliliğine onay vermeyip de gözden düşünce yakalanıp öldürülmesinin ardından, saray 8. Henry'ye geçmiş. Eee tabi Henry bu, şanına yakışır bir saray yaptırması lazım.. Mevcut binalara eklemeler yapılmış, büyütülmüş.
Daha sonra 3. William'ın sarayı devralmasıyla ve biraz daha genişletmek istemesiyle sarayın mimarisinde ciddi bir tarz karmaşası yaşanmış. Bazı bölümleri tamamen Tudor stilinde iken bazı kısımları da Barok stilinde; ancak genelde pembemsi kırmızı tuğlalar kullanıldığı için bir bütünlük ve uyum içindeler..
Sarayın resmi sitesi burada. Ulaşımdan bilet fiyatlarına, yapılabilecek tüm etkinliklere dair bilgiler bu sitede mevcut.
Peki saraya gittiğinizde neler mi göreceksiniz, buyrun hep beraber gezelim..
Önce saray mutfağından birkaç resim gelsin...
Diğer odaları da gezelim...
Belli mi olur karşınıza Henry'nin kendisi bile çıkabilir.
Noldu beğenmediniz mi?
Jonathan Rhys Meyers gibi Henry mi olur Allah aşkına.
Kral dediğin benim fotoğrafladığım gibi şişko olur azıcık.
Malı da meydanda olur!
Efsanelere göre öyle bir durum varmış, adam o yüzden o eteği aralık geziyor.
Henry'ye Henry demem ben yanında hatun olmadıkça!
Adam 6 tane kadınla evlenip çoğunun boynunu vurdurmuş.
Hee noldu. Bir erkek varis bırakamadın, tahta da o beğenmedin 1. Elizabeth geçti, naber?
Sarayın kasvetinden sonra bu bahçe insanı ferahlatıyor..
He şöyle azıcık su, çimen görelim.
Ağaçlar...
Bu da ne ola ki?
Çiçekler, böcekler, yukarıdaki gibi ağaçlarla bezeli bahçenin bir kısmı.
Bu kısımda üzüm bağları var.
Ve huzurlarınızda dünyanın en eski asma ağacı.
Şunun köküne bir bakın!
Eh yanuna da azıcık çiçek ekledim:P
Şöyle ferah ferah açık havada bir gezelim hep beraber..
Bina görünsün diye ufuk çizgisine dikkat etmeyince böyle yamuk oluyor fotolar.
Gözünüzün ayarıyla oynamayın.
Sarayın içinde görüp görebileceğiniz bol bol oda, heykel, tablo gibi şeyler var.
Burada ancak bir kısmını paylaştım.
Bu yazıdakiler bilet alıp girdiğinizde göreceğiniz kısımlar.
Bir de nehir kenarından yürüyerek ulaşabileceğiniz, ücretsiz gezebileceğiniz enfes bir bahçesi var, onlar da bir sonraki yazıda.
Bekleyin anacım!
Fiii tarihindeki Londra maceramla ilgili diğer yazılar için tık tık :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder