Bu yazıyı daha önce Laf Salatası isimli bloğumda yayınlamıştım. O blog silinse de gezi yazılarımı arşivlemek istediğim için buraya da ekledim. Bu notu gördüğünüz yazılar eski yazılarım.
Beypazarı Ankara'ya 100 kilometre uzaklıktaki bir ilçe. Klasik Türk mimarisinin örneği evleri ile turist çekiyor. Beypazarı'na giden otobüsler Ankamall'ın ordaki köprünün altından kalkıyor. İstanbul yolundan çeşitli noktalardan da binebilirsiniz. Ortalama 1 saat 45 dakika sürüyor. 2012 itibariyle, sivil 8 öğrenci ise 7 lira. Arabayla gitmek isterseniz de Ankara-İstanbul yolu üzerinde bulunan Sincan-Yenikent yol ayrımından devam ederek, Yenikent istikametinden Ayaş-Beypazarı yoluna çıkmanız gerekiyor. Araba ile gitmek elbetteki daha mantıklı, üç dört kişi gitseniz hem daha ucuza gelir, hem de civardaki yerleri daha kolay görebilirsiniz.Beypazarına girişte sizi karşılayan manzara bu.Malum Beypazarı bir çok şeyle ünlü. Evleri, güveci, kurusu ve havucu. Hatta Beypazarı Havuç Festivali de oluyor. Gitmek için harika bir zaman olabilir.Beypazarı'na ilk kez 2008'de gitmiştim üniversitenin birinci sınıfındayken. O zaman hafta sonu olduğundan sokaklar daha kalabalıktı, adım başı seyyar satıcılar vardı yöresel ürünler satan. O tezgahların çoğunda taze sıkılmış havuç suyu vardı. Yine gördüm havuç suyu satanları ama tek tük. Haftasonları turlar geliyor diye daha daha fazla satıcı oluyordur muhtemelen.Başka bir ev...Beypazarı'nda en meşhur olan yerlerden biri Yaşayan Müze. Geç Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemindeki Beypazarı adetlerine göre döşenmiş bir konak olan müzeye giriş ücreti 3 lira.Ben 2008'de gittiğimde görülecek daha fazla odası vardı; şu anda en üst katı açık değil. Alt katında hediyelik eşyalar var, üstte iki üç oda var. Müze adından da anlaşılacağı üzere konsepti farklı bir müze. Bir yandan eserler sergilenirken bir yandan görevliler çıkıp sizi hikayeler anlatıyorlar, ya da ebru yapımı, kurşun dökme gibi ekstra ücretli etkinliklere katılabilirsiniz. Ebru 10 lira, Kurşun döktürme 15 lira.Ebru yapılan alan.Misafir kabul salonu. O zamanın VIP Salonu :)Ücretsiz etkinlikler de var. Kafa yorup bu Türk oyunlarına göz atabilirsiniz.Karagöz HacivatBeypazarı'na kuşbaşı bakmak ve fotoğraf çekmek için muhakkak Hıdırlık tepesine çıkın. Hıdırlık tepesine nasıl gidiliyor diye sorun birileri tarif eder:) Bu noktada ben ne işe yarıyorum, bu yazıyı niye yazıyorum onu düşünmüyoruz. Biz üşenmedik altı kız dağları tepeleri aştık, o kadar yürüdük de çıktık, siz çıkmazsanız ayıp olur. Hem sokak aralarında dolaşmazsanız Beypazarı'nın alayına isyancı gençliğinin çılgın cümlelerini nasıl göreceksiniz.En ünlü kahvaltıcı....Beypazarı'nda gezdiniz acıktınız, ne yiyeceğiz Nesrin diye yakınmalarınızı duyuyorum. Beypazarı her şeyiyle ünlü. Yaprak sarması, Beypazarı güveci, 80 katlı ev baklavası seçenek çok. Biz ilk gidişimizde Hünkar sofrasında yemiştik, fena değildi genel olarak ama porsiyonlar çok küçüktü. Hiçbir şekilde doymuyorsunuz:) Bu sefer o kadar açtık ki otogarın hemen yanındaki . Yemekler güzeldi, ucuzdu da ama ortam bir kebapçı için güzel olmasına rağmen Beypazarı havasından eser olmadığı için çok da tavsiye etmiyorum.Mesela bu Beypazarı güveci, ismi gibi güveçte gelse daha mutlu olurdum. Tadı süperdi de görsellik de önemli tabi:) Yemek için meşhur Taş Mektep'e, Bağ Evi'ne ya da aşağıdaki fotoğrafta gördüğünüz cafelere gidip güzel vakit geçirmek daha mantıklı. Kahvaltı için yukarıda afişi olan teyzem popüler mekanlar arasında.Vaktiniz kalırsa Gümüşçüler Çarşısına da bir uğrayın. Beypazarı gümüş işlemeciliği ile de oldukça ünlü. Bizim grup biraz sıkılgan olduğundan fazla gezemedik. Aslında görülecek farklı konaklar ve müzeler var. Buraya uzun uzun yazmıyorum şuradan öğrenebilirsiniz:) Bir de Beypazarı kurusu alın muhakkak. Benim tercihim şu kocaman olanlarından değil de minik minik bol tereyağlılarından. Biz gezerken bir fırında yeni çıktığını görmüştük, dünüşte gidip ordan aldık. Beyhazar diye bir fırın. Kilosu 7 lira, istediğiniz kadar alabiliyorsunuz. 1 kilo ye ye bitmez:)Beypazarı'nda yapılacakları anlattım, peki ya yapılmayacaklar?Ağacın sahibi var mı yok mu diye bakmadan dut yemiyoruz! Her tarafta dut ağacı var, hepsi nasıl olgunlaşmış, nasıl canım istedi anlatamam. Sokaklar dut pestili olmuş çokluktan, ama bize bir ikram eden olmadı, hııhh! Aslında çarşıda satan teyzeler vardı da dönüşte alırım diye almadım, dönüşte baktığımda teyzeler gitmişlerdi; Allah'tan bizim evin yakınındaki markette varmış da içim de kalmadı :) Biz Beypazarı sokaklarında gezerken gruptan biri aa bu caminin bahçesinde sahibi yoktur, sevabına dikmişlerdir birkaç tane alalım bir şey olmaz deyip beş on tane dut kopardı, biz de afiyetle yedik. Yedikten sonra da bu yazıyı gördük iyi mi:) Bir de ne yazdığını anlayabilseydik iyiydi de... :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder