2 Kasım 2017 Perşembe

Bir Günde Trabzon



Ordu'dan başlayan Karadeniz gezimizin ikinci durağı Giresun'da kısa bir mola verdikten sonra tekrar Trabzon'a doğru yola koyuluyoruz.

Trabzon'da sizi köftesi ile meşhur Akçaabat karşılıyor.  Biz  Akçaabat'a dönüşte uğramak üzere Trabzon'a doğru yol almaya devam ettik, ama sizin iki kez geçme şansınız yoksa muhakkak Akçaabat'a uğrayıp bu köfteyi yerinde tadın. Yeme içme kısmında mekan tavsiyelerim var.


Trabzon'a ilk gün akşama doğru varınca yapacak çok bir şey kalmamıştı. İlk gün yemek için  aşağıda uzun uzun anlattığım Kalkanoğlu Pilavcısını tercih edip, kısa bir şehir turu yaptık. Açıkçası Trabzon karmaşıklığı ile beni oldukça şaşırttı.  Bir yerlere çıkmak için sürekli tırmanmak, çarpık yapılaşma.. Ve Ordu gibi yürüyüşe uygun büyük bir sahil şeridinin olmaması çok ilginç geldi ilk etapta.  Trabzon'da deniz kenarında yürümek için  üst geçitleri kullanarak sahil yolunun karşısına geçmeniz gerekiyor. Deniz kenarı mekan da bir hayal oluyor tabi.

Kast ettiğim tam olarak böyle bir şey.




Yine de bir şehirde deniz oldu mu havası değişiyor değil mi?







Trabzon'utam anlamıyla gezebilmek için en az 3 gün gerekiyor.  Bir günde gezmek zor olsa da en çok istediğimiz yerleri gördük. İşte bizim 24 saatlik Trabzon gezimizde gördüklerimiz ve göremeyip içimizde kalanlar. 


1. Sümela Manastırı

Listenin en başında bir "ah keşke" var. Trabzon'da gezilecek yerler denildiğinde ilk akla gelen yer Sümela Manastırı; fakat Sümela Manastırı uzun süredir ziyarete kapalı. 2018'in ikinci yarısında bölüm bölüm açılabileceği söyleniyor.  Biz bu sebeple gitmedik; ancak vaktiniz varsa manastırın içinde yer aldığı mill parkı görmek için bile gidebilirsiniz.

2. Trabzon Ayasofya Müzesi



Bu bina 1461 yılında Fatih Sultan Mehmet'in fethinin ardından camiye çevrilmiş, dönemine göre depo, hastane gibi çeşitli amaçlarla kullanılmış bir Bizans kilisesi.  Bu hibrid tarihi nedeniyle mimari özellikleri de Bizans ve Selçuklu'yu iç içe geçirmiş.





Kilisenin en görkemli cephesi  sanırım Adem ile Havva'nın yaratılışını anlatan güney cephesi. 







Burası bugün cami olarak kullanıldığı için kiliseden kalmış olan freskler örtülmüş. Tavanda görülen paneller kullanılmış kapatma işlemi için. 



Oğuzalp cami görünce vaaz vermeden duramıyor :)





Müzeye giriş ücretsiz.
Ücretsiz bir yere göre bakımının çok iyi yapıldığını söyleyebilirim.
Müze bahçesinde de sergilenen çeşitli eserler var.
Ayrı müzenin bahçesinde çay bahçesinde dinlenebilir, yöresel lezzetlerle kahvaltı yapabilirsiniz.



Tosbiklerin buluşması :)

3. Atatürk Köşkü





Trabzon Atatürk Köşküne çıkana kadar,  Trabzon'un yeşil bir Karadeniz şehri olduğuna inanmak zor.  Köşk Soğuksu denilen sırtta, çam ormanlarını içinde yer alıyor; dolayısıyla köşke giden yol öyle güzel ağaçlarla çevrili, öyle yeşil ki kendinizi bambaşka bir yere gelmiş gibi hissediyorsunuz. 
Bu bina Kostantin Kabayanidis tarafından 1890 yılında yaptırılmış. Atatürk 1924 yılında Trabzon'u ziyaret ettiğinde bu köşkte kalmış. Daha sonra da Atatürk'ün köşkü çok beğendiğini duyan sahibi ve Trabzonlular tarafından Atatürk'e hediye edilmiş.  Atatürk ölümünden önce bir kez daha Trabzon'u ziyaret ederek, iki gece kalabilmiş bu köşkte. Ölümünün ardından köşk varislerinden satın alınarak müzeye dönüştürülmüş.  Öyle güzel eşyalar var ki, hangi köşenin fotoğrafını çekeceğimi şaşırmış halde gezdim çoğu zaman.













Atatürk'ün kaldığı bir çok yer varken, Trabzon Atatürk Köşkünün bu kadar ünlü olmasının iki sebebi var. Birincisi  yukarıda bahsettiğim gibi binanın ve çevresinin güzelliği. İkincisi Atatürk'ün "Varlığım Türk varlığına armağan olsun" sözüyle özetlediği felsefesinin somut bir göstergesi olarak bu köşkteyken bütün mal varlığını listeleyerek Türk ulusuna armağan etmesi . İşte o oda. 




Atatürk köşkü haftanın her günü açık, giriş ücreti 5 TL (2017).
Ayrıca çok keyifli bir bahçesi var. Vaktiniz varsa muhakkak bahçenin de tadını çıkarın.


4. Uzungöl

Atatürk Köşkünden sonra rotayı Uzungöl'e çevirdik. Uzungöl'ün adeta bir şehir olduğunu, o coğrafya kitaplarında gördüğümüz halinden eser kalmadığını hep okuyoruz; o sebeple çok bir beklentim yoktu. Gitmişken yine de görmek istediğimiz için gittik ve açıkça söylemek gerekirse böyle güzel bir yer insan eliyle nasıl mahvedilir gözlerimizle görmüş olduk.
Uzungöl'e yaklaşır yaklaşmaz  sizi karşılayan şey tam anlamıyla bir curcuna. Hafta içi bile böyle, hafta sonunu düşünemiyorum. 10 TL verdiğiniz otoparkta araba park etmek bile sıkıntı.



Elbette bir şeyler yiyecek içecek yerler olsun, kalacak otel olsun; ama Uzungöl'ün kapalı çarşıdan farkı kalmamış. 


Arap turistelere satacağız diye alakalı alakasız her şey yığılmış Uzungöl'e. Bursa havlusunun Uzungöl'de ne işi var mesela? Ya da çocuklar için yapılan oyun parklarının?  Doğa zaten en güzel oyun kaynağı iken, çocuklar ister istemez orada gördükleri ışıklı, gürültülü makinelerin cazibelerine kapılıyor. Biz Ankara'da alışveriş merkezinden çıkamıyor çocuklar diye hayıflanıp geziye götürelim, Uzungöl'de oyun parkından çıkaramayalım, olacak iş mi ?

Neyse ki sadece zıp zıpla yetindi:)


Tüm bu olumsuzluklara rağmen gelmişken tadını çıkarmaya çalışın tabi ki.
Herhangi bir şehrin çarşısından farkı kalmayan alandan hemen uzaklaşarak gölü tepeden gören mekanlarda çay için, ya da uzun bir yürüyüş yapın.
Tüm yapılaşmaya rağmen Uzungöl'ün çevresi hala yeşil, hala büyüleyici!











5. Bedesten



Bedesten Trabzon'un en eski çarşılarından.
Bina günümüzde de kumaş, bakır, incik boncuk gibi ürünlerin satıldığı bir çarşı. İçerisinde ayrıca yöresel lezzetleri tadabileceğiniz lokantalar mevcut. Bizim için Bedesten'in cazibesi Bezmigah Cafe oldu.





Burayı Gezenti Tosbik Oğuzalp keşfetti:) Biz çarşıyı gezerken bir anda yukarı fırlayınca peşinden koştuk ve bir anda cafeye girmiş olduk.

Eğer Oğuzalp koşmasa, bu kahvelerden mahrum kalacaktık .



6. Sera Gölü
Trabzon'un ünlü göllerinden biri de Akçaabat'da yer alan bir heyelan gölü olan Sera Gölü.  Konumu çok elverişli, sahil yolu üzerinde sayılır. Kısa bir mola için bile uğrayabilirsiniz. Biz uğradığımızda hava bir anda bozunca gezemedik, arabayla etrafında bir tur attık.  Göl çevresine kurulan restoranlar var, oralarda yemek yemek mümkün. 

YEME-İÇME


1. Köfte
Trabzon'da, özellikle de Akçaabat'ta ünlü ünsüz çok sayıda köfteci var. En bilinenleri Cemil Usta ve Nihat Usta. Bu restoranlar yol üstünde yer alıyor. Benim tavsiyem ise son zamanlarda gastronomik seyahat bloglarında sıkça rastladığımız Komaroğlu. Komaroğlu, Akçaabat Çarşısının içinde yer alıyor. Park yeri biraz sıkıntılı.  Belediye binası çevresinde yol kenarları otopark olarak düzenlenmiş, bu bölgeye park edip biraz yürüyerek ulaşabilirsiniz. Karşılıklı iki dükkanları var. Biz gittiğimizde boştu oturduk; ancak bir süre sonra insanlar gelip sıra beklemeye başladılar. Ve ilgimi çeken nokta bekleyenlerin biz gibi turist değil, yerel halktan insanlar olmasıydı. Demek ki Akçaabatlılar bu köfteyi biliyor ve seviyorlar.
Köfte gram usulü satılıyor, yanında bir sürahi ayran geliyor. Bir de beyaz salata dedikleri piyaz gibi ama fasülyesi biraz daha az yeşilliği fazla bir salataları var. İki kişi, bir de çocuk ortalama 60 TL gibi bir rakam çıkıyor.


Yemeğin üstüne bu çaydan içmeyi unutmayın :)
Karadeniz'de çayın böyle içildiğini çok duydum da sanırım gezdiğimiz yerler büyük ölçüde turistik olduğu için hep süzülmüştü çaylar.  İlk başta bunu nasıl içeyim desek de içiliyor merak etmeyin:)



Akçaabat'a kadar gelmişken görebileceğiniz yerler arasında Orta Mahalle Evleri var.
Çarşıda'da küçük şirin bir meydan var.



2. Yıllardır değişmeyen lezzet.. Kavurma-Pilav- Fasülye

Yemek için şiddetle tavsiye edeceğim bir diğer yer ise Trabzon merkezdeki Tarihi Kalkanoğlu Pilavcısı.





Geçmişi 1853 Osmanlı- Rus Savaşına kadar gidiyor. Bu dönemde askerlere sadece pilav, hoşaf ve ekmek verilebildiğinden, ihtiyaç doğunca Kalkanoğlu lakaplı Süleyman Ağa, ordunun yiyecek sıkıntısını çözmek üzere dönemin Trabzon valisi tarafından göreve çağrılıyor.   Zamanla pilavı çok beğenilen Süleyman Ağa vali tarafından açılan aş evinin başına getiriliyor ve bu pilav halka dağıtılmaya başlanıyor.  Ancak bir gün pilav dağıtımını gören vali rastgele yapılan bu dağıtımı adil bulmuyor ve pilavın terazi ile tartılarak eşit miktarda dağıtılmasını buyuruyor. Anlayacağınız o gün bugündür aynı pilav yapılıyor Trabzon'da. Pilavın gramla satılması daha o zamanlara uzanan bir gelenek.



Bu lezzeti kaçırmamak için maksimum saat beş gibi gitmeye çalışın.
Daha önce okuduğum yorumlarda pilavın erken bittiği yazınca biz telefon edip gittik . Siz de geç bir saate kalırsanız aynı yönteme başvurabilirsiniz.
Adres: Pazarkapı Mah. Tophane Hamam Sok. No:3/A | Çarşı, Trabzon MerkezTrabzon, 
Tel: +90 462 321 30 86












Pilavın ve fasülyenin yanında muhakkak hoşaf için.
Unutmadan Tarihi Kalkanoğlu Pilavcısının İstanbul'da da şubesi var ve Vedat Milor aynı lezzeti yakaladıklarını söylüyor. Yolunuz düşerse aklınızda olsun.


3. Hamsiköy Sütlacı
Bunu yemek için imkanınız varsa Hamsiköy'e gidin elbette; ama bizim gibi 24 saatiniz varsa ve oraya gitme şansınız yoksa muhakkak bir yerde tadına bakın. Karadeniz'in bol fındıklı sütlaçları bizim bildiğimiz fırın sütlaçlardan çok farklı.

4. Gaygana, Kuymak...

İsimleri bile acıktırıyor değil mi ?:) Kahvaltı için çok araştırma yapıp en çok tavsiye edilen yerin Müze Çay Bahçesi olduğunu gördük. Zaten müze rotamızda olduğu için buraya gitmek kısıtlı vaktimizi etkin kullanmak anlamında da akıllı bir seçim olacaktı.
Kahvaltı bence ortalama. Evet 2 kişi 50 TL'ye gayganalı, kuymaklı, sınırsız çaylı kahvaltı yapıyorsunuz; ama onun dışında bir şey yok. Diğer her şey market ürünü, tadı tuzu yok. Ayrıca Ağustos sıcağında brandanın altında otururken öyle bir fenalık basıyor ki iki çay içip kalkıyorsunuz .



Not edip aklımda kalan yerlerden biri Lokma Şana oldu. Bir daha ki sefere artık:) 

5. Sürmene Pidesi



Karadeniz'in her ilinin meşhur bir pidesi var. Her birini denemeye kalksak 10 gün boyunca pideden başka bir şey yemememiz gerekiyordu:) Sürmene Pidesi yuvarlak bir pide, ve tabi ki bol tereyağlı. Bizim Trabzon'da vaktimiz olmadı;ama Rize'de yediğimiz pidenin bu pideye benzer olduğunu öğrenince not etmeden geçemedim.



ALIŞVERİŞ

Trabzon'dan ne mi alınır?

1. Of'dan Çay
Bu madde kendini açıklıyor zaten:)

2. Sürmene'den Bıçak
Sürmene bıçaklarıyla ünlü. Sürmene'ye ayrımına girdiğinizde hemen karşınıza çok sayıda bıçakçı çıkıyor. O kadar çok bıçağı bir arada görünce hangisini alacağınızı bilemiyorsunuz tabi ki. Eğer belli bir ihtiyacınız varsa önceden düşünüp gitmekte fayda var. Çoğu bıçakçıda uygun fiyatlı hediyelik ürünler de mevcut.




3. Telkari, bakır..
Trabzon'un bıçakları kadar bakırı ve telkarisi de ünlü. Bakır cezveler ya da telkari takılar çok güzel hediyeler olabilir. 


4. Yöresel Peynirler 
Taşıma koşulları nedeniyle peynir grubu belki biraz sıkıntılı olabilir; ama şartlarınız uygunsa mıhlamalık peynir almayı düşünebilirsiniz. 

5. Ee mıhlama demişken ekmeği unutmayalım.
Bu Vakfıkebir ekmeğini bir hafta yedik :)




6. Keşan işi kıyafetler, şallar



Bu desende çocuk kıyafetinden bandanaya çeşit çeşit ürün var. 
Bu güzel çarşıları gezip de bir şeyler almamak mümkün değil zaten.. 






Burası iyiydi şimdi nereye acaba diye düşünen bir gezenti tosbik ile Trabzon seyahatimizi böyle geçirdik. Bir sonraki durağımızda Rize var ! Takipte kalın ;) 


Karadeniz yazılarının tamamı için buraya tıklayabilirsiniz. 




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder