25 Kasım 2017 Cumartesi

Nallıhan, Ankara



Nallıhan Ankara'nın bir ilçesi. Gelin görün ki birçok Ankaralı'nın hiç bilmediği, bilse de gitmediği bir ilçe; çünkü Ankara'ya 160 km uzaklıkta!

Son dönemlerde TRT'te yayınlanan Yunus Emre dizisi ile birlikte Tapduk Emre Dergahının kurulduğu yer olarak sıkça bahsediliyor "Nallıhan kazasından". 

Açıkçası bütün "Ankara'da gezecek yer çok, Nallıhan sadece 160 km" reklamlarına rağmen geçtiğimiz Ekim ayına kadar pek de merak etmemiştim Nallıhan'ı. Sonra Ekim ayında Gezenti Tosbik ile birlikte burada anlattığım Sarot Termal'e gitmemiz gündeme gelince, madem Mudurnu'ya gidiyoruz, hadi eski İstanbul- Ankara yolundan geze geze gidelim diyerek yola çıktık.

Biz Beypazarı'nı daha önce defalarca gezdiğimizden bu sefer pas geçip yola devam ettik. Eğer siz Ankara yönünden gelip de buraları gezmediyseniz muhakkak ekleyin rotaya. 

Rengarenk topraklar bizi Nallıhan'a götürdü. 



Nallıhan'da da Taraklı ve Göynük'teki gibi bir gezi yapmanız mümkün. Nallıhan Evleri, Nasuh Paşa Camii, Kocahan, Uluhan Camisi,  görebileceğiniz tarihi yerler arasında. Doğa içinde gezmek isteyenler için de Uyuzsuyu Şelalesi görülebilecek yerler arasında. Beni en çok etkileyen ise  Nallıhan'a yaklaşır yaklaşmaz karşımıza çıkan bu coğrafya oldu.   Nallıhan'da hiçbir yere gitmeseniz bile bu toprak yapısını görmek için yolunuzu düşürüp geçin yolun tadını çıkarın. Biz her gördüğümüz manzara da öylesine büyülendik ki, şehir merkezine girmeyi es geçip Nallıhan Kuş Cennetini ve Tapduk Emre Türbesini gezdik.


 Tarihi yapılar, evler bir noktadan sonra gezdiğiniz diğer yerlere benziyor; ama doğa bambaşka bir şey. Ben böyle bir manzarayı daha önce hiçbir yerde görmedim. Bu görüntü  topraktaki çökelme sonucu farklı yoğunluktaki tabakaların üst üste gelmesiyle oluşuyor. Bunca yıldır Ankara'da yaşayıp da burayı bilmiyor olmamızdan da utandım açıkçası.




                                             


Ankara'ya 130 km uzaklıkta yer alan Nallıhan Kuş Cenneti, 180 civarı kuş türüne ev sahipliği yapıyor.  Nallıhan merkeze gelmeden Kuş Cenneti'ne gelmiş oluyorsunuz. Ana yolun üzerinde zaten.

Biz  Ekim ayında gittiğimizde mevsim itibari ile kuşlar yoktu tabi. Onları görmek için Mayıs ayında tekrar gideceğiniz.  Kuşları görmek için en uygun dönem İlkbahar dönemi.  Kuş Cenneti güzel bir merkez olarak tasarlanmış. Otoparkı, wcsi mevcut. Bu bölgeye geldiğinizde bilgi alabileceğiniz görevliler var. Gözlem yapabileceğiniz teraslar, ve gözlem kuleleri var. 




Nallıhan Kuş Cenneti doğa fotoğrafçılarının da gözdesi olan bir yer.  Fotosafari yarışmalarında derece alan fotoğraflar, bahsettiğim salonun üst katında sergileniyor.



Kuş Cenneti'nden sonra rotamızı Tapduk Emre Türbesi'ne çeviriyoruz. Burası Nallıhan'ın 15 km kadar güneyinde, Emreoğlu Köyünde yer alıyor. Yol boyunca sıkça yönlendirme levhaları var.

Tapduk Emre bildiğiniz gibi Yunus Emre'nin hocası. Şeyh Emre ismiyle tanınan bu zat, Hacı Bektaş ve Mevlana ile aynı dönemde yaşamış. Rivayete göre Hacı Bektaş Kırşehir'e yerleştikten sonra bütün şeyhleri bir meclise davet eder ve Şeyh Emre dışında herkes katılır.  Neden katılmadığı sorulduğunda Tapduk Emre, "biz nasibimizi aldık" der. Daha sonra Hacı Bektaş'ın ısrarları ile bu  meclise katılan Tapduk Emre'ye nasibini kimden aldığı sorulduğunda  şöyle der: " Bir gün erenler meclisinde bir perde arasından bir el uzandı ve bize nasibimizi verdi". Buna karşılık Hacı Bektaş, o eli görse tanıyıp tanımayacağını sorunca Tapduk Eme "avucunda yeşil beni olan o eli nerede görsem tanırım" der. Bunun üzerine elini uzatan Hacı Bektaş'ın avucundaki yeşil beni görünce Tapduk Emre "tapduk sultanım" der, ve aradığını bulduğunu, bağladığını bildirir. O günden sonra da bu isimle anılır.

İşte Yunus Emre'nin de kapısında odun taşıyarak kırk yılını geçirdiği bu zatın türbesi.


                                        

        Türbeye çıkan merdivenlerde bu sözler yer alıyor. 

  


Türbenin iç kısmı



Türbeye dervişlik geleneğindeki gibi saygı ve tevazu ifadesi olarak alçak bir kapıdan eğilerek giriliyor. 


Türbeden ayrıldıktan sonra bu renkli toprakları hayranlıkla izleyip rotamızı Mudurnu'da 15 gün boyunca kalacağımız yer olan Sarot Termal Vadi'ye çeviriyoruz. 



  Tabi yolda bu kadar gezip acıkınca önce Karacasu Alabalık Çiftliği'ne uğramamız kaçınılmaz oluyor :) 

Bolu'nun en güzel zamanında, sonbaharın tadını çıkardığımız Sarot Termal VadiSünnet GölüGöynük gezileri yaptığımız ve hatta Sakarya'dan Taraklı'yı da eklediğimiz benim tabirimle zamansız kasabalar gezisi böylece sona ermiş oluyor. 
Mevsim kışa, biz de okullara dönünce şehir keşiflerini anlatacağım Ankara yazıları da artacak. 
Bu arada diğer Ankara yazılarını okumak isterseniz buraya, Ankara'yı biliyoruz, farklı bir yer olsun derseniz mesela Karadeniz yazıları için de buraya tıklayabilirsiniz. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder